Son Gönderiler

ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASININ ESASLARI

 Bir devletin, millî çıkarlarının biçimlendirdiği amaçlara ulaşmak için diğer devletlerle ve uluslararası kurumlarla arasında olan diplomatik, ekonomik, siyasi ve hukuki ilişkileri kapsayan siyasete dış politika denir. Diğer bir söylemle dış politika; bir devletin uluslararası alanda takip ettiği siyasetidir.


Dış Politikamızın Esasları

  • Milli sınırlarımız içinde varlığımızı korumak
  • Gerçekçi olmak,
  • Hayalperest olmamak
  • Medeni ve insanca davranarak bunun karşılığında destek beklemek
  • Diğer devletlerin iç politikalarından ve rejimlerinden etkilenmemek
  • Hiçbir ülkenin iç işlerine karışmamak, kendi iç işlerimize de dış devletleri karıştırmamak
  • Milli politikayı uygularken kamuoyunu dikkate almak
  • Dürüst, açık ve tutarlı olmak
  • Dünyadaki gelişmeleri takip etmek
  • Barış içinde hakka ve hukuka uygun bir şekilde sorunları çözmek
  • “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini benimsemek
  • Saldırgan bir politika izlememek
  • Milli egemenlik ve milli menfaatleri ön planda tutmak
  • İlk yıllarda Misak-ı Milli gerçekleştirilmeye çalışıldı.

Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasının Özellikleri

  • 1930’a kadar Lozan Antalşması ’ndan kalan problemler halledildi.
  • 1923-1930 arasında Lozan Anlaşması da çözülemeyen problemler halledildi.
  • 1920-1936 yılları arasında batıya karşı SSCB’nin dostluğu devam ettirildi.
  • 1936-1945 yılları arasında İtalya’nın saldırgan tutumuna karşı ve batı ile ilişkileri yumuşatmak için İngiltere ile dost geçinildi.
  • 1945’de sonra SSCB tehdidine karşı ABD ile dost geçinildi.
  • 1928’de Afganistan ile dostluk antlaşması imzalandı
  • 1925’de SSCB ile saldırmazlık antlaşması imzalandı.
  • 1928’de İtalya ile tarafsızlık ve uzlaşma antlaşması imzalandı.
  • 1935-1938 arasında Avrupa’nın bloklaşma durumundan dolayı Avrupalı devletlere karşı çok yönlü bir politika izlendi ki bu da Montrö Antlaşmasının imzalanmasında etkili oldu.
  • 1919-1920 arası Türkiye’nin dost arayışı dönemidir.
  • 1920 sonrasında bir yandan SSCB ile iyi geçinilirken; bir yandan da işgalciler arasındaki ayrılıklardan faydalanmanın yolu arandı.
  • 1952’de Osmanlı kadınlarının 1974’de ise Osmanlı erkeklerinin Türkiye’ye dönmesi kabul edildi.
  • Milli çıkarların korunmasına, devletlerin eşitliği ilkesine uyulmasına ve İttifaklar kurulmasına önem verildi.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI’NIN ÖNEMİ

  • Türkiye Cumhuriyeti dünya tarafından tanındı.
  • Lozan’daki sorunlar 1930’a kadar Türk dış politikasının temelini oluşturdu.
  • Osmanlı Devleti’nin sona erdiği kabul edildi.
  • Türk devletinin tam bağımsızlığı kabul edildi.
  • İnkılaplariçin için ortam hazırlandı.
  • Sevr Antlaşması yürürlükten kalktı.
  • Sömürge altında yaşayan milletlere örnek oldu.

1923-1930 DÖNEMİ TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI

  • 1920-1936 yılları arasında batıya karşı SSCB’nin dostluğu devam ettirildi.
  • 1928’de Afganistan ile dostluk antlaşması imzalandı
  • 1930’a kadar Lozan’dan kalan problemler halledildi.
  • 1925’de SSCB ile saldırmazlık antlaşması imzalandı.
  • 1928’de İtalya ile tarafsızlık ve uzlaşma antlaşması imzalandı.
  • 1919-1920 arası Türkiye’nin dost arayışı dönemidir.

Nüfus Mübadelesi (Değiş-Tokuş)

Nüfus sorunu, Lozan görüşmelerinde halledildiği halde uygulanma safhasında Yunanistan problem çıkarmıştır.

Yunanistan İstanbul’da daha fazla Rum kalmasını istiyor; Türkiye ise yasalar çerçevesinde bu işi halletmek istiyordu.

Nüfus mübadelesi sorunu, Yunan başbakanı ile Mustafa Kemal arasında 1930 yılında görüşülerek 10 Haziran 1930’da imzalanan Ankara Antlaşması ile halledildi. Bu antlaşmadan sonra Türk-Yunan ilişkileri düzelmiştir.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk ilişkileri 1954 yılında meydana gelen Kıbrıs sorununa kadar devam etmiştir.

Türk-Fransız İlişkileri

Türkiye’de Kurtuluş Savaşı sürerken, 20 Ekim 1921’de, Ankara Antlaşması imzalanarak, iki devlet arasında anlaşmaya gidilmiş Hatay dışarıda olmak üzere, Türkiye-Suriye sınırı çizilmişti. Ancak, Türkiye ile Fransa arasındaki bu antlaşma ile sağlanan yakınlaşma Lozan Barış Konferansı’na kadar sürmüştü.

Fransa, Lozan’da Türk heyetinin kesin olarak kaldırılmasını istediği kapitülâsyonların devam ettirilmesi için en çok direnen devlet olarak ortaya çıkmıştı.” Bu da Türkiye’de olumsuz karşılanmış ve iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemişti. Lozan Antlaşması’ndan sonraya ise, Fransa ve Türkiye arasındaki ilişkileri etkileyen bazı sorunlar kalmıştı. Bunların başlıcaları, Türkiye ile Fransa’nın mandası altına konmuş olan, Suriye sınırının saptanması ve Osmanlı borçları sorunu idi.

20 Ekim 1921’de Fransa ile Türkiye arasında Ankara Antlaşması imzalanmıştı. Fakat Eylül 1925’te Suriye sınırının çizilmesi konusunda anlaşmazlıklar çıktı.

30 Mayıs 1926’da Fransa ile Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması imzalandı; sorunlar barışçı yollarla çözümlenecekti.

Hatay hariç, Türkiye-Suriye sınırı 1930’da belirlendi.

Lozan Antlaşması’na göre yabancı okulları Türkiye’nin belirleyeceği şartlara uyacaktı.

Türkiye 1924 yılında okullarda dini ayin yapılması için bulundurulan salonların kapatılmasına; 1925 ve 1926 yıllarında ise yabancı okullarda Türkçe, Tarih ve Coğrafya gibi derslerin Türk öğretmenler tarafından okutulmasına; derslerde Türklük aleyhine bilgiler olmamasına ve okulların Türk müfettişler tarafından denetlenmesine dair kanunlar çıkardı.

Fransa ve Papalık başta olmak üzere, Avrupalı devletler Türkiye’nin yabancı okullar konusundaki uygulamalarına karşı çıktı. Fakat okullar meselesini iç meselesi sayan Türkiye yabancı devletleri iç işlerine karıştırmadı.


Dış Borçlar Meselesi

Osmanlı Devleti’nin en çok borçlandığı devlet Fransa idi. Bu durum iki devletin sürekli karşı karşıya gelmesine yol açıyordu.

1928’li yıllarda görülen dünya ekonomik bunalımı, Türkiye’yi de olumsuz etkiledi ve Türkiye, Fransa’ya olan borcunu gerektiği gibi ödeyemez hale geldi. Bu durumdan dolayı Fransa ile bir müddet gerginlik yaşandıysa da; sorun 1930 yılında karşılıklı görüşmeler sonucunda çözüldü.

Not: 1954 yılında, borçların anaparasının ödenmesi; 1984 yılında ise faizinin ödenmesi tamamlandı.

Türk-İngiliz İlişkileri

Bilindiği gibi, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ve I. Dünya Savaşı ile sonrasında Türklerle en çok uğraşan devlet, İngiltere olmuştu. İngiltere’nin bu tutumu Lozan Barış Konferansı’nda da sürmüştü.

Lozan sonrası Türk-İngiliz ilişkileri istenen bir seviyede değildi.

İngiltere, Ankara’nın başkent olmasına bile karşı çıkmış, Türkiye’nin iç işlerine müdahaleye yeltenmişti.


 Irak Sınırı ve Musul Meselesi

İngiltere, zengin petrol yataklarına sahip olmasından dolayı Musul’u Türkiye’ye bırakmak istemiyor ve bu konuyu kendi lehine çözümleyebilmek için her problemi çıkarıyordu.

Musul meselesi, Lozan’da halledilemeyen önemli konulardan biriydi.

Musul meselesinin çözümü için Türkiye ile İngiltere arasında görüşmeler 19 Mayıs 1924’de başladı. Fakat İngiltere Hakkâri’yi de tartışmalı bölgeden görmek isteyince görüşmeler kesildi.

Bundan sonra mesele önce Milletler Cemiyetine, sonra Lahey Adalet Divanı’na gitti. Meselenin kendi konusu olmadığını ileri söyleyen Adalet Divanı meseleyi tekrar Milletler Cemiyeti’ne havale etti.

Meselenin İngiltere’nin güdümünde kararlar alan Milletler Cemiyetine gitmesi, İngiltere’nin işine gelmekteydi.

NOT: Meselenin bu şekilde uzatılması; İngiltere’nin zaman kazanarak Musul ve civarında olaylar çıkarıp meseleyi lehine çözümleyebilmek isteyişinin bir sonucudur.

Görüşmeler sonucu 5 Haziran 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul ve çevresi İngiliz mandasında altında bulunan Irak’a bırakıldı.

Irak hükümeti Musul petrol gelirlerinin vergisinin %10’unu 25 yıl süre ile Türkiye’ye vermeyi kabul etti. (Türkiye bu hakkından bir defaya mahsus olmak üzere 500.000  İngiliz sterlinine vazgeçti.)

Önemi:

  • Bugünkü Türkiye-Irak sınırı çizildi.
  • Türk-İngiliz ilişkileri düzelmeye başladı.
  • Misak-ı Millîden taviz verildi.

NotMusul’un Türkiye’nin aleyhine çözülmesi Misak-ı milliden verilen önemli bir tavizdir.

Türkiye-Sovyet Rusya İlişkileri

Türkiye Kurtuluş Savaşı’nı sürdürdüğü sıralarda, Sovyetler Birliği de hemen hemen aynı devletlerle mücadele halinde bulunuyordu. Bu da iki devleti birbirine yaklaştırmıştı. Bunun sonucunda da, 16 Mart 1921’de, Moskova Dostluk Antlaşması imzalanmıştı. Sovyetler Birliği, Lozan Barış Konferansı sırasında da Türkiye’yi İngiltere ve Fransa’ya karşı desteklemiş ve Boğazlar üzerinde mutlak Türk egemenliği tezini savunmuştu.

 Lozan Antlaşması’ndan hemen sonra, Türkiye’yi en çok uğraştıran ve zorlayan Musul anlaşmazlığı sırasında, İngiltere’nin ve Milletler Cemiyeti’nin tutumu Türkiye’yi Sovyetler Birliği’ne daha çok yaklaştırdı.

Türk-İtalyan İlişkileri

 İtalya, iç sorunları ve müttefikleriyle olan ilişkileri sonucunda, Mondros Mütarekesi ile girdiği Anadolu topraklarından askerlerini geri çekmiş ve bir süre Anadolu üzerindeki isteklerinden vazgeçmişti. Bu da, Türkiye ile İtalya arasında iyi ilişkilerin kurulmasına yol açmıştı.

Türk-Afgan İlişkileri

 Türkiye, Doğulu devletler içerisinde ilk ve yakın ilişkileri Afganistan ile kurmuştu. Nitekim Kurtuluş Savaşı’nın sürdüğü sıralarda iki devlet arasında, 1 Mart 1921’de, Moskova’da, Türk Afgan Dostluk Antlaşması imzalanmıştı. Bununla iki ülke arasında çeşitli alanlarda işbirliğine girişilmiş ve Türkiye Afganistan’a öğretmenler ve subaylar göndermiştir.

Lozan Antlaşması’ndan sonra ise, Türkiye ile Afganistan arasındaki bu ilişkiler daha da gelişmiştir. Mayıs 1928’de Afgan Kralı Amanullah Han Türkiye’yi ziyaret etmiş ve 25 Mayıs 1928’de, Türk-Afgan Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Afganistan’a gönderilen subay, öğretmen, doktor sayısı çoğaltılmış ve bundan sonra aralarında hiç bir çıkar çatışması olmayan iki ülke arasındaki ilişkiler sürekli gelişme göstermiştir.

1932-1939 DÖNEMİ TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI

1936-1945 yılları arasında İtalya’nın saldırgan tutumuna karşı ve batı ile ilişkileri yumuşatmak için İngiltere ile dost geçinildi.

1945’den sonra SSCB tehdidine karşı ABD ile dost geçinildi.

1935-1938 arasında Avrupa’nın bloklaşma durumundan dolayı Avrupalı devletlere karşı çok yönlü bir politika izlendi ki bu da Montrö Antlaşması’nın imzalanmasında etkili oldu.

Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi

Milletler Cemiyeti, I. Dünya savaşından sonra dünya barışını sağlamak amacıyla 10 Ocak 1920’de Cenevre’de kurulmuştur.

Musul Meselesi’nde İngiltere’nin çıkarlarına hizmet etmiş olduğundan dolayı; Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne uzun bir süre güven duymadı.

Türkiye’nin Avrupa’ya çok yakınlaşmak istemeyişinde SSCB’yi küstürmeme düşüncesi de vardır.

Türkiye’nin Milletler Cemiyetine girmek gibi bir amacı yoktu. Lozan’dan sonra Türkiye’nin barış yolunda gösterdiği çabalar ve Musul’u Irak’a bırakmasından dolayı Türkiye’ye karşı sıcak davranmaya başlayan İngiltere, Türkiye’yi Milletler Cemiyeti üyeliğine davet edince; uluslararası barışa katkıda bulunmak istediğini göstermek isteyen Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne 18 Temmuz 1932’de üye oldu.

Balkan Antantı (9 Şubat 1934)

Türkiye, uluslararası diplomasi alanında, barışçı ve iyi ilişkiler kurmaya dayanan çalışmalarını yaparken, aynı şekilde Balkan devletleri ile de yakın ilişkiler kurmaya çalışıyordu. Bu amaçla Balkan devletleri ile uzun süreden beri kesilmiş olan ilişkilerini yeniden kurmak için ikili dostluk antlaşmaları yapmıştır. Bunlardan en önemlisi de üye ülkelerin güvenliklerini sağlama amacı taşıyan Balkan Antantı olmuştur.

Sebebi:

1933’den sonra İtalya’nın hızlı bir şekilde silahlanarak Balkanlar’a yönelik politikalar üretmesi Balkan devletlerini ve Türkiye’yi endişelendirmiştir.

Bu antant devletlerin toprak bütünlüğüne saygı gösterme ve iç işlerine karışmama esasına dayanıyordu.

Balkan Antantına Katılan Devletler:

  • Türkiye,
  • Yunanistan,
  • Romanya ,
  • Yugoslavya,

Önemi:

  • Türkiye, Yunan sınırını güvence altına aldı.
  • Türkiye bölgede lider konumunda olduğunu gösterdi.
  • Türkiye uluslararası barışa katkıda bulunmak istediğini gösterdi.
  • Montrö Antlaşması için Türkiye taraftar buldu.

Not: Balkan Antantı İkinci Dünya Savaşının başlaması ile dağıldı.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)

Türkiye Lozan’da Boğazlar ile ilgili hükümleri, güvenlik konusunda Milletler Cemiyeti’nin etkili olacağı ve Avrupa’da silahsızlanmanın gerçekleşeceği ümidi ile kabul etmiştir.

1933 yılından itibaren Almanya ve İtalya’nın hızlı bir şekilde silahlanması ve Milletler Cemiyeti’nin bu duruma bir çare bulamaması Türkiye’yi Boğazların güvenliği konusunda endişelendirdi.

Lozan Antlaşması’nın Türkiye’yi Boğazlar konusunda kısıtlayan hükümlerinin kaldırılması için Türkiye, 10 Nisan 1936’da Lozan’ı imzalayan devletlere birer nota gönderdi.

Antlaşmaların hiçe sayıldığı ve devletlerin dost arayışı içinde olduğu bir dönemde Türkiye’nin istekleri olumlu karşılandı ve Boğazlar’ın statüsü İsviçre’nin Montrö kentinde tekrar görüşüldü.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Maddeleri (İçeriği)

  • Lozan Antlaşması’nda kurulan Boğazlar Komisyonu kaldırılarak bütün yetkileri Türkiye Cumhuriyeti’ne devredilecektir.
  • Lozan Antlaşması ile Boğazların iki yanında askersiz duruma getirilen yerlerde, Türkiye asker bulundurabilecek ve tahkimat yapabilecektir.
  • Ticaret gemilerinin her iki yönde Boğazlardan geçişi serbest olacaktır.
  • Savaş gemilerinin geçişi ise zaman ve ağırlık bakımından sınırlandırılacaktır Savaş gemilerinin Boğazlar’dan geçişine sınırlama getirildi.
  • Türkiye, savaşa girer veya bir savaş tehlikesi ile karşılaşırsa Boğazları istediği gibi açıp kapatabilecektir. (Savaş zamanında Türkiye’ye Boğazlar’ı kapatma hakkı tanındı.) Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili yukarıdaki videomuzdan da yararlanabilirsiniz.

Önemi:

  • Lozan’da Misak-ı Milliden verilen taviz Montrö Boğazlar Sözleşmesi ‘nde geri alınarak önemli bir adım atıldı.
  • Türkiye’nin uluslararası güç dengesinde önemi arttı.
  • SSCB, kendisini Karadeniz’de güvende hissetti.
  • Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki durumu güçlendi.
  • Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türkiye’nin egemenlik haklarını tekrar geri getirdi.
  • Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türkiye’nin siyasi durumunu güçlendirdi.
  • Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye Boğazlarda tam egemenli kurmuş oldu.

İtalya, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ni daha sonra imzaladı. (İtalya Habeşistan’a saldırdığı zaman Milletler Cemiyeti’nde olan Türkiye de İtalya’nın bu davranışını kınamak zorunda kalmıştı.)

İngiltere, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de güçlü olmasını istiyordu.

SSCB, Lozan’ın oluşturduğu Boğazlar rejimini beğenmiyordu.

Japonya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra görüşmeden çekildi.

Sadabat Paktı (9 Temmuz 1937)

Sadabat Paktı, Atatürk İran Şahı Pehlevi, Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası Konu Anlatımı, Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Dış Politikası, Atatürk Dış politikası,

Sebebi:

İtalya’nın Akdeniz Havzası ve Ortadoğu’ya yönelik saldırgan tutumu

Katılan Devletler:

  • Türkiye,
  • İran,
  • Afganistan,
  • Irak,

Önemi: Türkiye İran ve Irak sınırını güvence altına aldı.

İtalya’ya karşı Balkanlar’da önemli bir caydırıcılık rolü üstlenmiş olan Türkiye Sâdâbat Paktı ile de tavrını devam ettirerek dünya barışına katkıda bulunma istediğini göstermiştir.

Türkiye bölgede öncü durumda olduğunu göstermiştir.

Not: İkinci Dünya Savaşı başlayınca pakt dağılmıştır.

Hatay Sorunu ve Hatay’ın Anavatana Katılması

Fransa, 1936 yılında Hatay’dan çekilerek, bölgeyi Suriye’ye bırakmak isteyince; bu durumun Ankara Antlaşması’na uymadığını ileri süren Türkiye Milletler Cemiyeti’ne başvurdu.

İkinci Dünya Savaşı öncesi Fransa, Hatay meselesinde Türkiye’yi pek uğraştırmadı.

3 Temmuz 1938’de Hatay meselesi çözümlendi.

Bu çözüm doğrultusunda; 5 Temmuz 1938’de Türk askeri Hatay’a girdi.

2 Eylül 1938’de Hatay Meclisi açıldı.

Tayfur Sökmen devlet başkanı, Abdurrahman Melek başbakan oldu.

Hatay Meclisi’nin verdiği kararla Hatay, 29 Haziran 1939’da Türkiye’ye katıldı.

Önemi:

  • Misak-ı Milli yönünde son adım atıldı.
  • Güney sınırı son halini aldı.
  • Mustafa Kemal, İkinci Dünya Savaşı öncesi gelişmelerini Türkiye’nin lehine kullanarak doğru bir siyaset izlediğini gösterdi.

Not: Hatay,Türkiye’ye katılan son toprak parçasıdır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Ölümü Ve İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı Seçilmesi

Mustafa Kemal, 1937’de tespit edilen siroz hastalığını atlatamadı ve 10 Kasım 1938’de öldü.

21 Kasım’da geçici olarak Ankara Etnografya Müzesine konuldu.

10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e taşındı.

1937 yılında çiftliklerini hazineye, bazı taşınmazlarını Ankara ve Bursa Belediyeleri’ne bağışladı.

Mirasından Türk Tarih Kurumu’na ve Türk Dil Kurumu’na pay ayırdı

11 Kasım 1938’de toplanan TBMM, Atatürk’ün en yakın silah ve fikir arkadaşlarından

İsmet İnönü’yü ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçti.

İsmet İnönü, 1950’ye kadar Cumhurbaşkanlığı görevini sürdürdü.



kaynakça: www.derssarayi.com


Hiç yorum yok