CÜMLEDE ANLAM
CÜMLEDE ANLAM
Cümlede Anlam Konu Anlatımı
Neden – Sonuç İlişkisi
Neden – sonuç ilişkisinde yargı gerekçesiyle birlikte verilir. Kolay yolu iki cümleyi çünkü bağlacıyla bağlayabiliyorsan neden – sonuç ilişkisi vardır diyebilirsin.
- Kar yağışından dolayı maç ertelendi. (maç ertelendi çünkü kar yağıyordu.)
- kar yağışı: neden
- maç ertelendi: sonuç
- Seni göremediğim için bütün işlerim ters gitti. (Bütün işlerim ters gitti çünkü seni göremedim.)
- seni göremedim: neden
- işlerim ters gitti: sonuç
Amaç – Sonuç İlişkisi
Amaç – sonuç cümlesinde yargı henüz gerçekleşmemiştir ve yargının amacı verilir. Genellikle için edatıyla kurulur. İçin yerine amacıyla getirdiğinde anlamlı oluyorsa amaç – sonuç cümlesi olur.
- Kilo vermek için spor yapıyor. (Kilo vermek amacıyla spor yapıyor.)
- kilo vermek: amaç
- spor yapıyor: sonuç
- İlaç almak için eczaneye gitti.
- ilaç almak: amaç
- eczaneye gitti: sonuç
Koşul – Sonuç İlişkisi
Bir yargının gerçekleşmesinin başka bir yargıya bağlı olma durumudur. Genellikle – se , – sa şart kipi ile yapılır.
- Temiz bir dünya istiyorsan yerlere çöp atma.
- temiz bir dünya istiyorsan: koşul
- yerlere çöp atma: sonuç
- Sınıfı geçersen istediğini alırım.
- sınıfı geçersen: koşul
- istediğini alırım: sonuç
Cümlede Anlatım Nedir?
Dolaylı Anlatım ve Doğrudan Anlatım
Doğrudan anlatımda herhangi bir kişinin sözü hiç değiştirilmeden aktarılırken dolaylı anlatımda bu söz biraz değiştirilerek aktarılır.
- Atatürk: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” der. (Doğrudan anlatım)
- Atatürk, hayatta en hakiki mürşitin ilim olduğunu söyler. (Dolaylı Anlatım / Burada söz, verdiği anlam değişmeden biraz değiştirilerek aktarılıyor.)
Duruluk İlkesi
Duruluk, cümlede gereksiz tek bir sözcüğün kullanılmamasıdır.
- “Beraber ıslandık yağan yağmurda.” cümlesinde yağan sözcüğü gereksiz kullanılmış ve bu cümle duru bir cümle değildir.
Yalınlık İlkesi
Yalınlık, sade anlatıma sahip cümleler için kullanılır. Bu cümlelerde söz sanatları çok az kullanılır, süslü bir dile yer verilmez.
- “Dereler; bir gümüş kızıllığında çağıldıyor, bana yurdumu geri verin diye bağırıyordu.” Bu cümle yalın bir anlatıma sahip değildir çünkü içinde süslü bir anlatım ve söz sanatları bulunmaktadır.
Doğruluk İlkesi
Bir cümlenin dil bilgisi kurallarına uygun olmasıdır.
- “O bana dert, ben ona mutluluk verdim.” cümlesi doğru bir ifade değildir. Çünkü yüklem eksikliği var. Doğru hali “O bana dert ( verdi ) ben ona mutluluk verdim.” şeklinde olmalıdır.
Özlülük İlkesi
Az sözle çok şey anlatmak özlülük anlamına gelir. Atasözleri ve bazı şiirler özlü anlatıma örnek cümlelerdir.
- “Sakla samanı gelir zamanı.” özlü bir ifadedir çünkü az sözcükle çok şey anlatılmıştır.
Özgünlük İlkesi
Cümlenin kendine has, kendine özgü olmasıdır. Daha önceden böyle bir cümle duyulmamış olması gerekir özgün bir cümle olması için.
“Bu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya.” cümlesi özgün bir cümledir çünkü bu sözcükler daha önce hiç bu şekilde bir araya getirilmemiş. Bu da bu cümleyi özgün bir ifade yapıyor.
Açıklık İlkesi
Cümlede anlamın tek ve net olmasıdır. Cümlede anlam belirsizliği olursa bu açıklık ilkesine aykırıdır.
- “Yaralı kadına baktı.” cümlesi iki anlamda da anlaşılabileceği için açık bir ifade değildir. Yaralı kadına o mu baktı yoksa yaralı bir insan kadına mı baktı belli değil.
Cümlede Kavramlar
Biçem (Üslup) ve İçerik Cümlesi
İçerik bir yazarın neyi anlattığı, biçem ise nasıl anlattığıyla ilgilidir.
- “Latife Tekin, romanında köyden kente göçen bir ailenin dramını anlatıyor.” bu cümlede romanın ne anlattığı aktarıldığı için içerik cümlesine örnek olur.
- “Latife Tekin, romanında sade ve akıcı bir anlatımı tercih etmiş, yer yer olağanüstü ögelere de yer vermiştir.” bu cümlede romanın dili hakkında bilgi verildiği ve nasıl anlattığına değindiği için bir biçem cümlesidir.
Öznel ve Nesnel Cümleler
Öznel yargı, kişiden kişiye göre değişen, yorumlanan yargılardır, nesnel yargılar ise kişiden kişiye göre değişmeyen, yorumlanamayan yargılardır.
- “Ahmet Hamdi’nin romanlarını okurken içinde kayboluyorum adeta.” cümlesi öznel bir cümledir çünkü içinde kayboluyorum ifadesi öznel bir ifadedir ve kişiden kişiye göre değişir. Ben romanların içinde kaybolmayabilirim.
- “Ahmet Hamdi romanlarında uzun cümlelere sıklıkla yer verir.” cümlesi nesnel bir cümledir çünkü uzun cümlelere yer vermek kişiden kişiye göre değişmez.
Varsayım Cümlesi
Gerçekleşmemiş bir olayı, gerçekmiş gibi kabul edip ona göre yorumlamaktır. Tut ki, diyelim ki vb. ifadeler varsayım cümlesi oluşturur.
- “Diyelim ki vakitlerden bir nisan akşamıdır.” bir varsayım cümlesi örneğidir.
Tanımlama Cümlesi
Bir kavramın tanımının yapıldığı cümlelerdir. Nedir veya kimdir sorularına cevap verebilirler. Tanımlama nesnel veya öznel olabilir.
- “Aşk kırmızıdır. ” bu cümle bir tanım cümlesidir. Burada aşk nedir sorusuna cevap veriyor. Yukarıda söylendiği gibi tanım cümlesi öznel olabilir, bunu gözden kaçırma.
Düşsel Ögeler
Bu sorularda karşınıza çok çıkan ve sizi çok yanıltan bir kavram. Düşsel öge derken kastedilen mecaz anlamlı sözcüklerdir. Hayali unsurlar ve söz sanatlarına sıkça yer verilir.
- “Gördüm sonbahar kaynıyor / Çatlamış dudağında evrenin” dizelerinde düşsel ögelere yer verilmiştir. Sonbaharın kaynaması, evrenin dudağının çatlaması mecaz anlamlı ifadeler.
Azımsama ve Küçümseme
Bu ikisi çok karıştırılan kavramlardır. Azımsama miktar olarak az bulma küçümseme ise küçük görmektir.
- “Aldığım maaş neye yetiyor ki!” cümlesi azımsama örneği olur çünkü maaşı yani parayı miktar bakımından az buluyor.
- “Bu yazıyı dedem de yazar.” cümlesi bir küçümseme örneği çünkü yazılan şiir küçük görülüyor, değer verilmiyor.
Çıkarım
Bir yargıdan hareketle başka yargılara varma işine çıkarım diyoruz.
- “Gözleri şişmiş, demek ki gece hiç uyumamış.” cümlesinden gözleri şişmiş yargısından hareketle gece hiç uyumadığı çıkarımı yapılmış.
Aşamalı Durum
Bunu bir merdiveninin basamaklarından çıkmaya veya inmeye benzetebiliriz.
- “Hasta giderek iyileşiyor.” Hastanın giderek iyileşmesi aşamalı duruma bir örnektir.
Hayıflanma ve Pişmanlık
Bu ikisi de birbiriyle çok karıştırılan kavramlar. Hayıflanma; yapılmamış eylemlerden duyulan pişmanlık, üzüntü iken pişmanlık; yapılan bir eylem yüzünden duyulan üzüntüdür.
- “Zamanında keşke daha çok ders çalışsaydım.” cümlesi zamanında yapmadığı bir şeyden duyduğu pişmanlık olduğu için hayıflanma cümlesi örneği olur.
- “Dün keşke o eve gitmeseydim.” cümlesinde yapılan bir eylemden duyulan üzüntü belirtildiği için pişmanlık cümlesi örneği olur.
Yakınma
Sızlanmak, dert yanmak, şikayet etmek.
- “Benim dertlerimi kimse anlamıyor.” cümlesi bir yakınma örneğidir. Cümlede şikayet, sızlanma var.
Öykünme
Birinin yaptığını yapmaya çalışmak, benzemeye çalışmak.
- “Ahmet, film yıldızları gibi davranıyor.” cümlesi bir öykünme örneğidir.
Yadsıma
İnkar etmek, reddetmektir.
- “Kim demiş Süheyla’ya vurulmuşum diye?” Burada şair Süheyla’ya vurulduğunu inkar ettiği için yadsıma cümlesi örneği diyebiliriz.
Kanıksama
Çok tekrarlanması yüzünden alışmak, kabullenmek.
- “Sürekli dayak yiyen çocuk buna aldırmıyor.” bu cümlede çocuğun dayak yemeye alışması bir kanıksama örneğidir.
Cümlede Anlatım Teknikleri
Cümlede anlatım tekniklerini dört grupta inceleyebiliriz:
- Açıklama: Bilgi verme amacıyla yazılan ve öğretici metinlerde kullanılan anlatım biçimidir.
- Tartışma: Bu teknikte yazarın amacı, okurun fikrini değiştirmektir. Yazar iki farklı görüş ortaya koyar: tez, antitez. Kendi tezini okura kabul ettirmeye çalışır.
- I.Metin: “Yakup Kadri Karaosmanoğlu edebiyatımızın önde gelen sanatçılarından biridir. Roman, hikâye, anı gibi değişik alanlarda eserler vermiş olan sanatçı daha çok romanları ile tanınmaktadır. Romanlarında önceleri kişisel konuları işleyen sanatçı daha sonra toplumsal konulara yönelmiştir. “Kiralık Konak”ta nesiller arası duygu ve düşünce farklılıklarını işleyen sanatçı, “Yaban” romanında Kurtuluş Savaşı yıllarında köy yaşamını, köylü – aydın çatışmasını işlemiştir.”
- II. Metin: “Bazı bilim adamları yanlış, anlaşılmaz bir Türkçe ile yazıyorlar. Üstelik bunlar, edebiyatçı olmadıklarını ileri sürerek, hoş görülmelerini de istiyorlar. Ama bu, mazeret olamaz. Çünkü bizim onlardan istediğimiz; duygu ve düşüncelerini düzgün bir dille yazmalarıdır. Bunun için de sanatçı olmaya gerek yoktur. Her insan ana dilini hatasız kullanacak ölçüde bilmelidir bence.”
- Açıklama ve tartışma anlatım teknikleri birbiriyle çok karıştırılır. Aralarındaki farkı anlamak için bu iki metne baktığımızda birinci metinde yazarın amacı Yakup Kadri ve eserleri hakkında bilgi vermektir. Yazar kendi düşüncelerini metne dahil etmiyor ve metni nesnel bir üslupla bilgi vermek amacıyla yazıyor. Bu yüzden bu metin için açıklayıcı anlatım biçimi ile yazılmış diyebiliriz. İkinci metinde yazar, bilim adamlarının yazılarını eleştiriyor. Anti tez olarak onların savunması olan “ edebiyatçı olmadıkları “ görüşünü veriyor. Kendi tezi olarak “düzgün Türkçe ile yazmak için illaki sanatçı olmaları gerekmediği “ görüşünü sunuyor. Burada yazarın amacı, okurun fikrini değiştirmek ( bilim adamlarının düzgün Türkçe ile yazmaları ) olduğu için bu metnin tartışmacı anlatım biçimi ile yazıldığını söyleyebiliriz.
- Öyküleme: Adından da anlaşılacağı gibi bu anlatım tekniğinde bir olay öykü biçiminde aktarılır.
- Betimleme: Bu anlatım tekniği için kelimelerle resim çizme sanatı diyebiliriz. Betimlemede amaç okurun zihninde bir yer, mekan veya bir ruh hâli canlandırmaktır.
- I. Metin: “Derse geç kalmıştım. Hemen bir taksi tuttum. Taksici beni derse yetiştirmek için biraz hızlı sürdü. Önümüzde giden araç ani fren yapınca ona arkadan çarptık. Bereket, taksici hemen frene basmıştı da çarpışma hafif oldu. Tabiî ben de derse yetişemedim.”
- II. Metin: “Başımızın üstünde her zaman yeşil, iğne yapraklı dallardan örülü bir çatı var. Dallar öylesine sık ki, güneş ışığı aşağıya süzülemiyor bile. Ormanın içine doğru kilometrelerce uzayıp giden toprak bir yol… Çevredeki çiçeklerin insanı bayıltıcı kokusu ve kuşların tatlı nağmeleri…”
- Birinci metinde yazar, başından geçen bir olayı aktardığı için öyküleme anlatım tekniği ile yazılmıştır diyebiliriz. İkinci metinde yazar zihnimizde bir yer canlandırdığı için betimleme tekniği ile yazılmıştır diyebiliriz.
Post Comment
Hiç yorum yok